Yazan: Fatma Yeşil

Henüz on altı yaşındayken, 1959-1964 yılları arasında Haliç’te Taşkızak Tersanesi’nde ikmal ve muhasebe memurluğu yapan Sezer, tersanede sekiz yüz işçi arasında dört kızdan biridir. Bir gün evlenip gideceği ve işi bırakacağı gerekçe gösterilerek bu işte yükselmesi engellenir. Sezer’in dediğine göre o dönem yurt dışında yaşama imkânı sağlayan bir sınava girişi bile bu sebeple reddedilmiştir. On altı yaşında, çalışma hayatında öğrendiği ilk şey oradaki işçilerle “eşit” olmadığıdır. Halbuki Sezer, emekçilerin ezilmesine karşı durmayı bu tersanede öğrenmiştir. Ancak bunun yanında kadınlara biçilen rollere karşı mücadele etmesi gerektiğini de burada kanıksamıştır.

“Yazmanın herkes için bir kendini ifade etme biçimi olduğunu o zaman, on altı yaşımda anladım.” der. O günden sonra da bir daha hiç bırakmaz kalemi elinden. Gecekondu ile başlayıp İzi Kalsın’a dek kimliğini ilmek ilmek dokur.  İlk şiirlerini tersanede çalışırken, 1958 yılında yayımlar.

“Birçok kadın işçi, kadınlıklarına saldırıları da göze alarak işleri için savaş verirlerken, soyut bir kadın özgürlüğünden nasıl söz edilebilir.”

“İnsanın insandan korkmasına karşıyım

İşte bunun içindir

Bütün yazıp

Altına imza attıklarım”[1] Çalışmaya, üretmeye çok küçük yaşta alışan Sezer, evlendikten ve anne olduktan sonra bir anda kendini evde oturur bulunca bu duruma içerler. Ev içi sorumluluklarının edebiyat ile bağını zayıflattığını düşünür. Edebiyat çevresinden olan dostlarının tavırlarından hoşlanmaz, yalnız kaldığını düşünür. Sezer evlendikten sonra -Adnan Özyalçıner’den bağımsız- birtakım kırgınlıklar yaşamış ve bunu birçok konuşmasında dile getirmiştir. Okuru ve hayranı olduğu bir yazar ile evlenmiştir. Evlendiklerinde Sezer’in ilk iki kitabı yayımlanmış ve üzerine dönemin önemli eleştirmenleri tarafından yazılar yazılmıştır. Üstelik bazı şiirleri dolayısıyla tartışmalar yaşanmıştır. Buna rağmen evlendikten sonra bazı çevrelerde “Bayan Özyalçıner” olarak anılmak onu çok fazla kırmış ve bunu ömrünce unutamamıştır. Üstelik bu kırgınlık öfkeye dönüşerek on bir yıl boyunca kitap yayımlamamasına neden olmuştur. 1966’da yayımlanan Yasak adlı kitabının üstünden on bir yıl geçtikten sonra Direnç’i yayımlamasının temel sebebi eril tahakkümdür. Yayın dünyasının emek sömürüsüne karşı “kadın” olduğu için açılan yaralarını, bir şair kadın olarak ayakta kalmanın zorluklarını her zaman dile getirmiştir. Eşi uzun zaman yazı yayımlamadığı için çevresindekiler tarafından “ona ne yaptın” diye sorgulanan da Sezer olmuştur. Oysaki kimse ona neden uzun zamandır bir şey yayımlamıyorsun demez.


Yazının devamı Asonans 16.sayısında

Dergimizi edinmek için: https://www.shopier.com/ShowProductNew/products.php?id=29025630

By admin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir